Eğitim herkes için ulaşılabilir olmalı, değil mi? Ama çoğu zaman farkına bile varmadan, hazırladığımız e-öğrenme içeriklerinde bazı insanları dışarıda bırakıyoruz. Yakın zamanda HR Uprising Podcast’inde Susie Miller’ı dinledim ve e-öğrenmede erişilebilirlik hakkında öğrendiklerim beni gerçekten düşündürdü.
Eğer bir noktada eğitim tasarlıyorsanız, içerik üretiyorsanız ya da sadece şirketinizde e-öğrenme içerikleri satın alıyorsanız, bu konu sizi de ilgilendiriyor. Çünkü erişilebilir e-öğrenme sadece engelli bireyler için değil; herkes için daha iyi, daha kapsayıcı ve daha etkili bir öğrenme deneyimi sağlıyor.
Çoğumuz erişilebilirlik deyince aklımıza görme engelli bireyler ve ekran okuyucular geliyor. Ama olay bundan çok daha geniş!
Erişilebilirlik, dijital içeriğin herkes tarafından kullanılabilir olması anlamına geliyor. Bu sadece görme engellileri değil, aynı zamanda:
✔ İşitme engelli bireyleri (altyazısız videolar bir sorun!)
✔ Motor beceri kısıtlı bireyleri (fare kullanamayanlar için sürükle-bırak etkinlikleri problemli)
✔ Bilişsel veya öğrenme güçlüğü çeken bireyleri
✔ Geçici engellileri (örneğin kolunu kıran birini) de kapsıyor.
İşin ilginç yanı, e-öğrenme içeriklerimiz erişilebilir olunca sadece engelliler için değil, herkes için daha iyi hale geliyor!
Düşünün, harika bir e-öğrenme içeriği hazırladınız. Ama…
Tüm bunlar erişilebilir olmayan kötü e-öğrenme içeriklerinin örnekleri. Peki, iyi içerik nasıl olmalı?
✔ Alternatif seçenekler sunmalı. Sürükle-bırak yerine açılır menü veya çoktan seçmeli sorular kullanılabilir.
✔ Videolarda senkronize altyazılar olmalı. Ayrıca görsel betimlemeler eklenmeli.
✔ Yüksek kontrastlı tasarım tercih edilmeli. Renk yerine simgelerle anlam desteklenmeli.